Park ve Bahçelerin Heyecanlı Müdürlüğü

Central Park'ta her gün bir köşede hummalı bir çiçeklendirme yürütülmüyor. Göztepe Parkı ise yeni çehresiyle her bir metrekaresi bahçevanların eline teslim edilmiş aşırı kontrollü bir açık alan.

Parklar daha önce olmadığı kadar gündemde. Bunun en önemli getirisi etrafımızdaki yeşil alanlarla ilgili daha fazla soru sormaya başlamamız oldu. “Peki bu yeşil alanlar nasıl tanzim ediliyor? Yol kenarlarında, refüjlerde göze çarpan süslemeler ne anlama geliyor?” vb. soruları sormanın da tam sırası. Kent yönetiminin kamuyu en çok ilgilendiren projelerde kamusal olmamayı seçmesi yüzünden, bu soruların İstanbul’daki en görünür muhattabı İBB Park ve Bahçeler Müdürlüğü.

İşim gereği bir meraktan olsa gerek karşılaştığım insanlara açık yeşil alanları nasıl bulduklarını soruyorum. Siyasi görüş farketmeksizin yanıtlarda belediyenin sıkı çalıştığı intibası hakim. Kiminin göz zevkine hitap edebilir, meseleye ilk olarak beğeni üzerinden bakmamalı. Ancak parklarda ya da yol kenarında gözümüzü boyayan resimli uygulamaların çok kısa ömürlü, sürekli bakıma ve suya muhtaç olduğunu bilmek, bilemeyene de anlatmak gerekiyor. Burda önemli olan husus şehrin her yerindeki bu süsleri yaratmak, yaşatmak, yenisi gelince de ortadan kaldırmak için harcanan bütçenin oldukça büyük olması. Oysa tür ve malzeme kararlarında yapılacak doğru tercihlerle çok daha kalıcı peyzajlar yaratmak mümkün. Hele ki suyun en hayati mesele olduğu bu devirde kent peyzajının müsrif olmak gibi bir şansı yok.

BAROK YAPTIK OLDU

Yeniden düzenlenerek Nisan’da açılan Göztepe Parkı’nı geçtiğimiz hafta ilk defa görme fırsatım oldu. Eyüp Can, parkın açılışının ardından, tasarıma dair eleştirilerine rağmen bir sembol olarak önemine vurgu yapan bir yazı yazmış, her sınıftan insanı bir araya getirebilme gücünden söz etmişti. Ben de peyzaj tasarımı açısından nasıl göründüğünü açmak istiyorum. Herşey bir yana, Göztepe Parkı Nisan ayından önce de bir parktı ve ihtiyacı az müdahale ile yenilenmekti. Böyle bir alanın insanları bir araya getirmesi için 4,5 milyon TL harcamak gerekmiyor. Çünkü kamusallık için ilk koşul gösterişli tasarım değildir. Hele ki stil yapayım derken şaşkına dönmüş, ancak eğreti bir derleme olabilmiş bir tasarım hiç değil. Projenin mimarı olan Anadolu Yakası Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün sorumlusu Ömer Çebi parkın dünyada bir eşinin olmadığının vurgulamış. Övünürken kullandığı referanslar arasında 17. yüzyıldan Versay Sarayı bahçesi ve Lüksemburg bahçesi, bir de 19. yüzyıl sonlarından Central Park bulunuyor. Ancak kaktüs ve papatya kadar birbirine benzeyen bu park ve bahçeler gezilmiş ama en sonunda Barok’ta karar kılınmış. Fransa’da bahçe tasarımı bugün artık Barok’tan geçmiş olsa da 400 yıl sonra alıp İstanbul’un göbeğine taşımanın gururu yaşanıyor. Fakat Barok’un prensiplerini nasıl kullandıkları anlaşılmıyor. Ligustrum budayınca Barok bahçe oluyorsa bizim mahallede de Neo-Barok olarak arşivlerde yerini alabilecek örnekler var.

Yakından bakınca, çağdaş peyzaj tasarımında son dönemde sık rastlanan ve görece yenilikçi olan kuru havuz, yeşil duvar, biyolojik gölet gibi uygulamalar, malzemede çeşitlilik ya da her parkta görmeye alışık olmadığımız çocuk oyun aletleri göz dolduruyor. Öte yandan ölçüsüz sert zeminlerden, acayip desenlerden, İSTON’un her zaman ihtiyaçtan fazla kullanılan dış mekan mobilyalarından yine vazgeçilememiş. Mevsimlik çiçekler için ayrılmış tarhlar parkın her yerinde. Toplamda binlerce metrekareyi bulan bu alanlar şimdi boş, lale devrini bekliyor. Topiari ile, yani kökeni Rönesans’a uzanan bitki budama sanatıyla, her şekli yapılabilmenin heyecanı parkı sarmış, yeşil semazenlerde resmen zirveye ulaşıyor.

Park tartışmalarında hep sözü geçen bir Central Park örneği var. Sırf bu yüzden söylüyorum, Central Park’ta her gün bir köşede hummalı bir çiçeklendirme yürütülmüyor. Peki ama neden diye bir sormak lazım. Göztepe Parkı ise yeni çehresiyle her bir metrekaresi bahçevanların eline teslim edilmiş aşırı kontrollü bir açık alan. Bir parkın vermesi gereken dinginlik, özgürlük hissinden çok lunaparkınki gibi eğlence ve gösteri heyecanı sızıyor ziyaretçiye. Park ve Bahçeler Müdürlüğü tasarlamanın her köşeyi doldurmak olmadığını bilmeli. Park yapayım derken göz çıkarmaya devam edecek yoksa.

Etiketler

5 yorum

  • mustafa-artar says:

    Burcu çok iyi özetlemiş… Seçim öncelerinde başkanları bir park yapma hevesi sarar. Bundan sanırım Göztepe de nasibini almış.Topiary’de sınırları zorlamak mesleğin algısına dinamit koymak gibi. Bu çok zorlama olmuş… Lütfen ülke çapında projeleri tarafsızca değerlendirelim ve ülkemizde de artık salt peyzaj tasarımı için görülmeye gelinen coğrafyalarımız olsun. Kalemine sağlık.

  • talha-gencer says:

    Gerçekten de Göztepe 60. Yıl Parkı’nın aldığı son şekil bir görgüsüzlük ve cahillik örneği. Lüzumsuz şekil arayışları, şımarık bir çocuk misali ne gördülerse biz de yapalım anlayışı, bunlara karşın yeşil alanların ve hele hele yaz mevsiminde ihtiyaç duyulabilecek gölgelik alanların minimumda tutulması… Sonuçta ortaya çıkan bir park tasarımı değil, bir peyzaj mimarlığı sirk göterisinden öteye bir şey değil. tek olumlu yanı çocuk oyun alanlarının çeşitliliği ve kalitesi.

  • deniz85 says:

    Göztepe parkınndan bir akşam vakti geçme fırsatım oldu, bir saat içinden çıkamadım. Başka hiçbiryerde görmediğim oyunlara çocuklarla daldık gittik. Bitkilerin hangi stilde kesilmiş olduğunu akşam vakti pek göremedim. Sürdürülebilir, istanbulun doğası ve iklimi ile uyumlu bitkiler, yaklaşımlar kullanmaları gerektiği muhakkak, sürekli enisinin dikilmesini gerektirmeyen, bakım için sürekli emek istemeyecek türler seçilmeli elbette. Ancak oyun alanları bence muhteşemdi

  • omer-yilmaz says:

    Oyun alanlarının oldukça yenilikçi ve çocuklar için çekici olduğuna ben de katılabilirim. Lakin bizim ufaklığı ilk götürdüğümüz gün toprak düzenleme için zeminde yer alan saç parçasına takılarak düştü ve bayağı ciddi yaralandı.

    Yani ağaçların nasıl kesildiği de değil tek mesele.

    Ayrıca İBB tarafından bu kadar iddialı bir şekilde yapılan bir park için tasarım hizmeti almak (alındı ise tasarımcısını bilirdik, bilmek isteriz) çok zor olmasa gerek.

  • baris-altan says:

    Koskoca bir metro köprüsünün sırf mimar olduğu için belediye başkanı tarafından tasarlandığı bir kentte, parkların, belediyelerin ilgili birimleri tarafından tasarlanmasına şaşırmamalıyız. Bu duruma benim yorumum şu; belediyedeki mimarların, şehir plancılarının, mühendislerin, peyzaj mimarlarının canı sıkılıyor ve arada mesleklerini icra etme istekleri depreşiyor.

    Mısır Çarşısı, Yeni Cami ve Hatice Sultan Türbesi arasında kalan, ehil ellerde olduğu takdirde çok nitelikli bir tasarıma sahip olabilecek yeşil alan, Fatih Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından ‘tasarlandı’…

Bir yanıt yazın